BERGAMA ASKLEPİEON: ANTİK BİR ŞİFA MERKEZİNİN BÜYÜLEYİCİ YOLCULUĞU
Selam gezgin ruhlar! Sizlere heyecan verici bir Bergama macerasından bahsetmek istiyorum. Bu maceranın
ana mekanı, tarih kokan taşları ve sağlık dolu sırlarıyla ünlü olan Bergama Asklepieon.
Burhaniye Ören’den yola çıktık. Ören’in en güzel yanlarından birisi de birçok antik yerleşkeye çok kısa sürelerde ulaşım imkanı olması. Bergama, ki ben çok severim her açıdan, sadece bir birbuçuk saatlik mesafede. İki farklı yoldan gidebilirsiniz. Birisi Ayvalık, Altınova güzergahı. Ancak bu yol bildiğimiz otoyol kıvamında. Yol kötü demiyorum. Harika bir yol teknik yönden. Ancak sadece yol işte.
Diğer yol ise Kozak Yaylası üzerinden. İşte bu yol gezginler için mükemmel bir yol. Biraz virajlı olmasına rağmen değiyor. Ormanın içinden gidiyorsunuz her şeyden önce. Sağınız solunuz hep ağaç. Arada durup nefeslenecek yerler de var. Trafiği yoğun olmadığı için de büyük bir keyif burada araç kullanmak. Bergama’ya girişte de solunuzda, ta yukarılarda antik Bergama Akropol’ünü görüyorsunuz. Bugünkü konumuz akropol değil, ama yolunuz düşerse ve vaktiniz varsa mutlaka gidin derim.
Gelelim Asklepieon’a...
Öncelikle, Bergama'nın bu tarihi yerine ayak basar basmaz sizi sarhoş eden bir atmosferle karşılaşıyorsunuz. Antik zamanlardan gelen o mistik enerji, sizi adeta geçmişe doğru bir zaman yolculuğuna çıkarıyor. Yemyeşil ağaçlar arasında gezinirken, sağlığın ve şifanın burada nasıl bir öneme sahip olduğunu hemen hissediyorsunuz.
Asklepieon'un mimarisi, gerçekten de bir dahi işi. Taşlar arasında dolaşırken, o dönemin insanlarının burada nasıl bir sağlık tedavisi aldığını hayal etmek zor olmuyor. Özellikle, antik tiyatrosundaki oturma
basamaklarına oturup etrafı seyretmek, adeta o dönemin hastalarının iyileşme süreçlerine tanıklık etmiş gibi hissettiriyor.
Bahsetmeden geçemeyeceğim bir diğer etkileyici nokta ise Asklepieon'un tıp tarihine katkıları. Hipokrat'ın bu kutsal yerde eğitim aldığına dair bilgileri duymuş muydunuz? İşte bu yer, tıbbın babası olarak anılan Hipokrat'ın adeta bir okulu gibi. Bu bilgiyi öğrendikten sonra, tıbbın nasıl evrildiğini düşünmek beni bir hayli etkiledi, açıkçası. Antik tıbbın Hipokrat’tan sonraki en meşhur şifacısı Galen Asklepieon’un da baş şifacısı.
Ayrıca, manzaraya doyamıyorsunuz. Bergama'nın tepelerinden bakıldığında, yeşillikler içindeki antik kalıntılar, sizi hem büyülüyor hem de düşündürüyor. Belki de o dönemin insanları, bu doğal güzelliklerin içinde huzur buldukları için daha çabuk iyileşiyorlardı.
Sonuç olarak, Bergama Asklepieon ziyaretim beni gerçekten derinden etkiledi. Antik dünyanın bu şifa merkezi, sadece bir tarihi yer değil, aynı zamanda insanlığın sağlıkla olan ilişkisinin de bir yansıması. Eğer siz de tarih ve sağlık tutkunuysanız, Bergama Asklepieon'u mutlaka listenize eklemelisiniz. Belki de benim gibi, taşların arasında dolaşırken geçmişle bir bağ kuracak, sağlık ve şifa konusundaki bakış açınızı bir kez daha gözden geçireceksiniz.
Komentarze